Mimarlık düşüncesi ve pratiği için farklı bir tahayyül mümkün mü? sorusuna verilen muhtemel en erken yanıtlardan biri olan Usûl-i Mi’mârî-i Osmanî aslında 1873 tarihli Uluslararası Viyana Sergisi için yapılan bir katalog çalışmasıdır.1 Bu “naif” girişim hemen kitabın girizgahında Osmanlı’nın Batı dünyasına kendisini tanıtma gayesine ve Sultan Abdülaziz’in teşebbüsüne gerekçelendirilir. Fakat bunun gerçeği tam olarak yansıttığı söylenemez. Usûl-i Mi’mârî-i Osmanî’nin mimarlık düşüncesinde etkili bir retorik faaliyet hatta bir manipülasyon olduğu çok açıktır. Söz konusu manipülasyon–başka hiçbir kitapta sözü edilmeyecek türler olan–mimari ölçü birimi ve Osmanlı mimarlık usullerinin betimi üzerinden pek rahatlıkla izlenebilir. Diğer bir deyişle, bilginin belleğe yerleştirilmesinde mimari öğeler ve bezemeler üzerinden kusursuz bir mimarlık algısı sunulmaya çalışılır. Özetle katalog, Dor-İyon-Korint düzenine karşı Osmanlı’da mevcut olduğuna inanılan üç sütun düzenini sistemleştirerek yerleştirmeye ve böylece de okuyucusunu ikna etmeye çalışır.2
Daha açık olmak gerekirse, 19. yüzyıl dağarcığı içinden mimarlığı metinsel ve görsel olarak tarif eden Usûl-i Mi’mârî-i Osmanî; “ölçü” ve “usul” konularına getirdiği açılım ile dönemin ideolojik bağlamına uygun bir mimari yapı belgelemesi ortaya koyar3 Bu hususta yapım usullerine (Tarz-ı İnşa) ait bilgiler de 3 ana başlıkta şekillendirilir: Mahrûtî, Müstevî, Mücevherî.4 “Diğer” milletlerin usullerinin5 üstüne hatta ötesine konumlandırılan bu usuller, “ideal” olarak tanımlanır. Görseldeki Mücevherî mimari usule ait çizim, sütun başlığı ve tabanı arasındaki ilişkiyi “mimari ölçü birimi” tanımına bağlı olarak tasvir etmektedir. Biçimsel olarak görselin sağında yer alan ve kitabın teorik olarak idealize ettiği mimari ölçü birimi; sütun başlıklarının genişlik ölçüsüne bağlı olarak dokuz eşit bölüme, ardından her birini de tekrar dörder bölüme ayırarak tanımlar.6
Yani örnekten de anlaşılacağı üzere mimari bilginin ve belgelemenin sistematize edilmesine ve detaylandırılmasına odaklanan Usûl-i Mi’mârî-i Osmanî; kusursuz olana ulaşma, geçmişe itaat etme, kimliksizleşmeye ve yozlaşmaya direnme, Batı’ya eklemlenme gibi konularda kendinden sonraki mimarlık tarihyazımının şekillenmesinde önemli bir eşiktir. Bu eşik de tarihin sürekliliğin7 ve çizgisel bir hat üzerinde ilerlediğine inanan söylemlerin Türkiye’deki mimarlık düşüncesine yerleşmesine zemin hazırlayan önemli bir kırılma noktasını oluşturur. Kısacası, evrensel bir anlayış örneği olarak ölçü ve usul ilişkisi yoluyla gündeme getirilen bu tarihyazım biçimi, günümüz mimarlık düşüncesini hâlâ etkilemekte olan bir manipülasyonun 0 (sıfır) noktasıdır.
Yazar hakkında Serap Durmuş Öztürk, Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde öğretim üyesidir. Mimarlıkta kuram-eleştiri-yöntem ekseninde çalışmalarını sürdüren Öztürk; retorik, anlatı ve söylem alanlarında mimarlık düşüncesini derinleştirmeye yönelik araştırmalar yapmaktadır.